MENU
Ebul Manucehr Camii

Ebu’l Menuçehr Camii için yorumlar kapalı Okunma: 18602 Ani Bölgesi

Ebu’l Menuçehr Camii

1064 yılında Ani’yi fetheden Alparslan, şehrin idaresini Şeddatlı Emiri Ebu’l Esvar’ın oğlu Manuçehr’e bırakmış, Manuçehr de şehri imar etmiştir. Manuçehr’in ilk yaptırdığı yapılardan birinin Manuçehr minaresi olduğu ve Gazneliler’in zafer kuleleri gibi tek başına bir anıt olarak yaptırıldığı düşünülmektedir. Araştırmacılar yapıyı N. Khanikof tarafından 1847 yılında tespit edilen, şimdi yıkılmış durumdaki batı cephede yer aldığı belirtilen çiçekli kufi hatla yazılmış kitabeye göre 1086 yılına, Manuçehr dönemine tarihlendirmişlerdir. Bazı kaynaklara göre camii 1072 yılında inşa edilmiştir.

Kimi Ermeni araştırmacı, binanın Türk fethi öncesine ait olduğunu ve ilkin Bagratid döneminden bir köşk olduğunu ve daha sonra bir camiye dönüştürüldüğünü iddia eder. Kral Aşot’un surlarına yakın konumu ve tahkimli görünüşüne dayandırılarak, yapının bir gümrük olduğu da iddia edilmiştir.

Dikdörtgen planlı (18,5 x 15,7 m.) iki katlı olarak yapılan caminin tavanında Selçuklu dönemi yıldız motifleri mevcuttur. Sekizgen köşeli minareye 99 basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Yapının kuzeybatı köşesinde minare bulunmaktadır. Kare bir kaide üzerine oturtulmuştur. Bugün sadece şerefesine kadar olan kısım ayaktadır. Minarenin üzerinde kufi yazı stili ile “Bismillah” yazısı bulunmaktadır. Sekizgen minare Orta Asya Türk Mimarisinin izlerini taşımaktadır. Camii Anadoluda yapılan ilk Türk Camisidir.

Ebu'l Menuçehr Camii

Bir başka Ermeni iddiası ise, yapının, bir yıkık kilisenin jamatunu olduğu ve kilisenin yıkımından sonra camiye çevrildiğidir. Bu iddiaların hepsi, Türklerin ve ardılları Kürtlerin, Ani’yi yönettikleri dönemde kalıcı yapı yapma kabiliyetine sahip olmadıkları inancından kaynaklanmaktadır.

Ani Ören yerinde iç kaleye çıkan yolun güneyinde bulunan pilato üzerine inşa edilen Ebû’l Menuçehr Camii planı bilinen ve günümüze sağlam bir şekilde ulaşan en eski Selçuklu eseridir. Ani şehrinin Selçuklular tarafından fetih edilmesinden sonra 1072 yılında Ebû’l Menuçehr Bey tarafından yaptırılan camii, Sivas Divriği Ulucamiinden daha önce yapıldığı için Anadoludaki ilk Türk camisi olma özelliğini de taşımaktadır.

Batı cephede iki kitabe daha tespit edilmiştir. Biri M. Brosset, W. Barthold ve N. Khanikof tarafından okunmuştur ve Ebu Said Bahadır Han’ın halktan alınan yasal olmayan vergileri sınırlandırmasıyla ilgili olduğu belirtilmiştir. Diğer kitabe ise eksik olduğundan mahiyeti tam anlaşılamamıştır. Ani’nin yaklaşık orta kısmında, Arpa Çay’a bakan yamacın kenarında yer almaktadır.

Kırmızı ve siyah renkli düzgün tüf taşlarıyla inşa edilen yapının doğu kısmı, yamaç eğiminden dolayı fevkanidir (1). Harim (2) kısmı mihrap duvarına dik uzanan, ortadaki daha geniş üç sahna ayrılmıştır. Harime girişi sağlayan kapı, batı cephenin kuzeyine yerleştirilmiştir, ancak günümüze eşiği ulaşabilmiştir. Harim kısmı, yüksek kaide ve başlıklara sahip silindirik gövdeli sütunlar ve bunları bağlayan yarım daire kemerlerle farklı boyutlarda birimlere ayrılmış, bu birimlerden batıdakiler büyük oranda yıkılmıştır. Mevcut birimlerin üzeri, kırmızı ve siyah taşlarla oluşturulmuş geometrik bezemelere sahip farklı biçimdeki yıldız ve aynalı tonozlarla örtülmüştür. Orta sahında, kuzeyden ikinci tonozun üzerinde bir aydınlık açıklığı bulunmaktadır. Caminin doğu kısmında, hem üstteki zeminin kaymasını önlemek hem de yapının oturtulacağı alanı tesviye etmek amacıyla fevkani yapılan ve kotta bir kat oluşturan kısma, üzeri beşik tonoz ile örtülü dört mekan yerleştirilmiştir. Aydınlığın altında yer alan açıklıktan merdivenle inilen mekanlar eyvan biçimindedir. Doğu cephesinde dört, kuzey cephesinin doğu kısmında bir adet olmak üzere yarım daire kemerli toplam beş büyük penceresi bulunmaktadır. Doğu cephedeki pencerelerin üstlerine, havalandırma işlevi gören dikdörtgen biçimli birer küçük açıklık yerleştirilmiştir. Ayrıca bu cephede bodrum katındaki mekanlara açılan farklı boyutlarda, dikdörtgen biçimli dört pencere daha yer almaktadır.

Tavandaki Desenler

(1) Fevkani: Eğimli bölgelerde kurulmuş ibadethaneleri tanımlamakta kullanılır. Yükseltilmiş, yüksekte olan anlamındadır.
(2) Harim: Camilerde namaz kılmak için ayrılmış bölümdür. Girilmesi yabancıya yasak olan, kutsal tutulan, korunan yer anlamındadır.

Etiketler:

Yorumlara kapalı.